27 Aralık 2016 Salı

Hilmiye'den Vasfı'ya








16.7.1941
Vasfım.
                Göndermiş olduğun mektubu aldım. Sevindim dersem yalan. Çünki hayret ettim. Öyle şeylerden bahsediyorsun ki yolculuğun ne demek olduğunu bilmeyen bir insan okusaydı belki yolculuk etmeğe kalkardı. Halbuki ben zavallı her gün yolculuk ede ede bıktım. Hemde boğazın yolculuğumu? Biz şimdi vapurun orta kamarasında değil güvertede oturuyoruz ne güzel hava ne manzaralar seyir ediyoruz. Bilmem neden bu sene her seneden fazla boğazların canlı dolayısıyla vapurumuzda öyle bu yolculuktan bahsetmeyeceğim. (SENİN GİBİ)
                Vasfı 4 seneden beri birbirimizi tanıyoruz. Nasıl bağlarla bağlı olduğumuz malum, hayır diyecek olursak yalan söylemiş olacağız. Hem de Vasfı sen ne diye bana inanmak istemiyorsun değil mi? İşte bunda yanıldın oğlum. Ben senin yaptığın bütün manasız, münasebetsiz hallerine kızacak yerde çocukluğuna vererek seni af ediyor ve akıllanman için dua ediyorum. Fakat bu beddua değil yanlış anlama.
                Vasfı bana oranın resimlerinden göndermişsin. Ben senden resim istemedim. İstesem de boşuna zahmet etme, hem de ben öyle şeylerden anlamam malum ya köylüyüm. Mesela Adana'nın köprüsü taştanmış ben onu eskiden bilirdim. İnanmam diyemi resmini gönderdin. Fakat seni ben baştan çıkarmadım bana iftira etme.
                Şefimiz gene bir ay izin aldı. Biz serbest kaldık işim hiç yok. Canımda alay istiyordu. Sana böyle şeylerden bahsettim. Elbette bunu okuyacak zaman bulursun. Olmaz mı? Cebine kor sokağa çıkarda okursun olmaz mı? A. Vasfı orda okuyamazsan gelirken trende okursun olmaz mı hem de vakit geçirirsin anladın mı?
                 Vasfı, dişimi uzun zamandan beri ihmal ettim. Ağrı yapmaya başladı. Bugün Anjel'deyim. Kızın bir hayli müşterisi var. Bilmem neden sen gideli beri buraya hiç gelmek istemedim. Bu günde geldiğim halde seninle konuşmak için yandaki küçük odaya girdim. Şu satırları karalarken kim geldi bilir misin? Hani bir gün seni evden Leyla hanım gelip çağırmıştı ya, o geldi. O zaman gayri ihtiyari senin yokluğunu başka bir şekilde hissettim. Ve çok kalma çabuk gel diyeceğim. İki ay filan anlamam, zaten kaç ayımız var ki? Sen iki aydan fazla kalacaksın ben onu anlamam zaten. Baban sana yazmıştı ki burada oturamazsan gene İstanbul'a gidersin. Orada evimiz duruyor. İşte şimdi sende gelmenin çaresine bak. Seni çağırmam biraz erken oldu amma ise. Bu sözümün cevabını isterim. Erken istiyorum geç mi?
                Vasfı yedek subay gene İstanbul'a geliyor. Haberin var mı? Bir yerde duydum. Bilmem memnun olacak mısın? Bunlar arasında birde ölüm haberi vereceğim ki, kim öldü söyleyeyim mi? Viktorya, büyük çocuğu da çarpılmış. Yeni doğan çocuğu kaldı. Kocasına haber vermemişler, zavallı. Mektubuma nihayet verir romanın yarısını beklerken gözlerinden pus etmiyeceğim dudaklarından öperim diyeceğim.


Hilmiye 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder